Akıl hastalığı (psikoz) (psychosis) kısaca kişinin gerçekle bağlantısının kaybolmasıdır. Akıl hastalıklarında duygulanım ve bilişsel (zihinsel) işlevlerde nicelik ve nitelik bozuklukları vardır. Bu bozukluklar olağan işlevlerin bir uzantısı olarak değil kişilikte bir gerilemeyle açıklanabilir. Akıl hastaları çevreye, topluma uyum sağlayamazlar. Kendi yarattıkları “hasta” dünyalarında başkalarına yabancı olarak yaşarlar. Bunların hasta dünyalarını algı bozuklukları (sanrı hallüsinasyon) ve düşünce bozukları (sabuklama, hezeyan) doldurur.

ŞİZOFRENİ

Şizofreni bir akıl hastalığı, psikozdur.

Şizofreni (schizophrenia) teriminin karşılığı ruhsal yaşamda bölünme, parçalanma, yarılmadır. Bu durum hastanın gerçekle bağlantısını büyük ölçüde bozar. Duygu ve düşünce alanında bir çok belirtinin ortaya çıkmasına yol açar.

Geçen yüz yıldan kalma bir alışkanlıkla şizofreni için erken bunama (demence precoce ) terimini de kullanılır.

İlk kez 1860 yılında Morel genç yaşta başlayan, ruhsal yıkılmayla sonlanan hastaları tanımlama için erken bunama terimi ortaya atmıştır.

1896 yılında Kraepelin daha önce tanımlanmış hepefreni ve katatoni tipindeki hastalıklara basit ve pronoid tipleri de ekleyerek hepsini erken bunama tanısı altında toplamıştır.

1911 yılında Eugen Bleuler , Kraepelin’in sandığı gibi hastalığın erken yaşlarda başlamasını nve bunamayla sonuçlanmasının zorunlu olmadığını göstermiştir.

Araştırmalar toplumlarda bulunan bir yıldaki tüm vaka sayısının (Prevalans) genel nüfusa oranının %1 dolaylarında olduğunu ortaya koymuştur. Dünyanın Sağlık Örgütünün verilerine göre bu oran Asya ve Avrupa’da %0,85’dir. Bu orana göre dünyada 6 – 14 milyon arasında değişen şizofren hasta bulunduğu düşünülebilir.

Bir yıldaki yeni şizofreni vakalarının genel nüfusa oranı %04 - 7 arasındadır.

Şizofreni her ülkede ve her türlü ekonomik toplumsal ortamda görülür. Ekonomik düzeni düşük ve düzensiz kesimlerde yaşayanlarda daha sık görüldüğünü bildiren araştırmalar vardır. Bu bulguları kimi ortamın yarattığı sorunlara, kimi tedavide gecikmeye, kimi de hastaların bu ortamlara kaymalarına bağlamışlardır.

Şizofreninin nedenleri henüz aydınlanmamıştır. Şizofreninin nedenlerine ışık tutan görüşler, organik, ruhsal – toplumsal iki ana grupta toplanmıştır.

Günümüzde şizofreni tek bir hastalık olarak değil, bedensel, ruhsal toplumsal nedenlerin ortak etkilerine bağlı ruhsal bir tepki olarak kabul edilir.

Bedensel, organik nedenler arasında kalıtım önemli rol oynar. Ayrıca, Kretschmer’e göre beden yapıları ince uzun ve zayıf olan astenik tiplerde ve içedönük (şizotimik) mizaçlarda daha sık görülür.

Ruhsal nedenler arasında, kişilik katmanları arasında yer alan benliğin gerilemesi (regression) üzerinde durulmaktadır. Bu gerileme ruhsal – cinsel gelişmede özsever (narcissistic) döneme doğru olur. Böylece ruhsal – cinsel güç bedene, benliğe çekilir. Kişinin çevreyle toplumla ilişkisi bozulur.

Toplumsal nedenler arasında çocukluk çağının yaşandığı aile ortamı üzerinde durulmuştur. Ailesinden yalancı, yüzeysel ilgi ve sevgi gören, yada aileden birbiriyle çelişen iletiler alan çocuklarda şizofreninin daha sık görüldüğü bulmuştur.

Şizofreni genellikle gençlik çağında başlar. Tipik bir başlama biçimi yoktur. Belirtiler kısa zamanda gelişebileceği gibi, çok sinsi ve yavaş olarak da gelişebilir. Bu durumda belirtileri fark etmek, tanımak çok zordur. Çoğu kez gençlik çağına özgü ruhsal, toplumsal sorunlar yada kimlik bunalımıyla karışabilir.

Sinsi ve yavaş gelişen şizofreni vakalarında ki başlangıç belirtilerini şöyle toplayabiliriz.

- Duygulanım ve coşkuda çabuk değişmeler, iniş çıkışlar

- Uykusuzluk yada kara basanla birlikte olan uyku bozuklukları.

- Nedensiz korku ve ürküntü.

- Çevreyle bağlantının, ilişkinin azalması.

- Kişiye ve çevreye yabancı alışılmamış, şaşkınlık uyandıran, yadırganan davranış, tutum ve eylemler.

- Başarısızlık, uyumsuzluk, tedirginlik.

- Zaman zaman ortaya çıkan durgunluk ilgisizlik, isteksizlik ya da aşırı kaygı, sıkıntı ve taşkınlık nöbetleri.

- Şizofreni de duygulanım alanında ilgi azalması, duygusal tepkilerde küntleşme soğukluk, uygunsuzluk belirtilerin başında yer alır. Kimi hastada anlamsız, nedensiz, kaygı ve panik ortaya çıkar. Benliği parçalanıyormuş, dünya yıkılıyormuş gibi düşüncelere kapanan hastada anlamsız ağlamalar, gülmeler, taşkınlık, saldırganlık olabilir.